Sahnenin spotları altında dururken kalabalığın nefesi ensemde dolaşırken içimde bir tiyatro başlar perde açılırken. Etrafımdaki bedenler çoğalır bir ordu gibi yayılır zeminime ellerimle yollar çizerken her kıvrımda yeni bir hikaye doğurur. Bu yarışma sadece görüntülerin çarpışması değil ruhumun en çıplak senaryosunu sahneye koymak belki de alkışların altında ezilirken zaferin tuhaf tadını emerim. Birinin omzuna yaslanırken diğeri belimi sarar üçüncüsü dudaklarımı talan ederken ritim bir girdap olur sürükler her şeyi derinlere. Zevkin bu kolektif patlaması özgürleştirir mi yoksa bir maske mi giydirir diye haykırır içimdeki yankı boş koridorlarda koşarken. Kalbim bir trampet gibi gümbürder o kaosun ortasında notalar karışırken her sınır yok olur gider. Bu film bir manifesto mu yoksa sadece bir rüya mı diye fısıldar zihnim karanlıkta filizlenerek ama cevap erir gider spotların sıcaklığında. Belki bu an bir taç giyme töreni taşır bedenlerimin kraliçesi olup yükselirken. Ya da sadece bir illüzyonun zirvesi inerken perdeyle birlikte. Yine de o enerji kalır içimde bir fırtına gibi eser yeni sahneleri besleyerek. Dönüşüm burada patlar en sıradan tozlardan sıyrılıp bir yıldız kümesine büzüşerek. Sakinlik iner sonra loş bir alkış gibi her yanı sarıp sarmalayarak.