Yumuşak dokunuşlar yayılır tenin her kıvrımına ritmik bir nefesle karışarak. Yağlı parmaklar sırtın yaylalarında gezerken içindeki kıpırtı uyanır yavaşça bir volkanın lavı gibi kaynar. Salonun loş ışığı altında bedenler fısıldaşır sınırların eridiği bir oyunda. Bu temas sadece rahatlama mı yoksa bir kapı mı aralar gizli arzuların bahçesine. Kalp vuruşları senkronize olur ellerin baskısıyla zevkin dalgaları yükselirken. Direnç erir gider o ısrarcı okşayışlarda teslimiyetin tatlı sızısıyla. Belki de bu an bir ayna tutar ruhun en çıplak hallerine yansıtan. Ya da sadece bir rüya gibidir uyanışta silikleşen ama iz bırakan. Yine de o doruk kalır hafızada ateş gibi korlaşarak yeni kıvılcımlar saçarak. Zamanın akışı durur sanki o boşalmanın patlamasında dağılıp yeniden doğarak. Bu tür yakınlıklar dönüştürür insanı en yumuşak kabuğundan sıyrılıp özgür bir nehire akarak. Sonunda huzur iner bedenlere ipek bir örtü gibi sarıp sarmalayarak.